Her insanın bir ruha, bir kişiliğe sahip olması gibi, en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm işletmeler de birer kurum kültürüne sahipler. Mikro veya küçük bir işletmelerde kurumun kültürü direkt olarak işletme sahibinin kültürüne denk geliyor. İşletme faaliyetlerini sürdürdükçe farklı işletmelerle muhatap olduğunda ve işler büyüdükçe kadrosuna yeni çalışanlar kattığında işletme kültürü ufak ufak değişime uğramaya başlıyor.
Bu noktadan sonra işletmenin sahibi, ortakları ve sözü geçen güvenilir çalışanlarının mevcut yapıları (bakış açıları, karakterleri), işletmenin geleceğini şekillendirmeye, kaderini belirlemeye başlıyor. Şirket mevcut düzen ve bakış açısıyla mı gidecek, yoksa şirketi geleceğe taşımak için değişimin gerekliliği kabul edilip bir plan dahilinde ufak adımlarla bunun gerçekleşmesi için çaba mı sarf edilecek?
Birçok işletmede kurum kültürü şekillendirilirken, kurum kültürü mayasının değişmeyeceği, işletmeye yeni katılanların bu mayadan beslenmeleri gerektiği düşüncesi yaygındır.
Herkes inovasyon yapmak ister, yeni teknolojilere yatırım yapar, işletmesine bir şeyler katacağına inandığı yıldız oyuncuları bünyesine katmak ister. Ancak iş değişime gelince genellikle “orada dur bakalım” denir. Çünkü işletme sahibine göre maya tek yönlü çalışmalıdır, maya değişirse olmaz.
Halbuki işe dinamizm katmaları, yenilikler yapmaları, tecrübelerini aktarmaları için ekibe yeni katılan çalışanlar, birden kendilerini “güven problemleri”, “o öyle olmaz”lar, “burada işler öyle yürümez”ler, “sistemi sorgulama, uygula”lar, “bu işi en iyi ben bilirim“ler, “yılların tecrübesi var bende“ler arasında bulurlar. Yani maya değişime açık değildir: “Orada öyle gelmiş, öyle gidecektir”.
Kişisel gelişim kitaplarında, eğitim ve seminerlerde şimdiye kadar karşılaşmayanlar için beş maymun hikayesi buna güzel bir örnektir:
Kurum kültürü ve Maymunlar
Ortasına merdiven yerleştirilmiş bir kafesin içine beş tane maymun koymuşlar. Kafesin tepesinden de bir ip yardımıyla bir salkım muz sarkıtmışlar.
Maymunlar muzu görür de durur mu? Merdivene çıkıp muza ulaşmak isteyen ilk maymunu buz gibi soğuk suyla ıslatmışlar. Her maymun, merdivene çıkıp muza ulaşmak istediğinde aynı şekilde buz gibi soğuk su ile ıslatılmış. Bütün maymunlar bu şekilde soğuk suyla ıslanmayı tecrübe etmişler. Kısa bir süre sonra, aralarından muzlara doğru hareketlenen bir maymun olduğunda, diğer maymunlar tarafından engellenmeye ve buna rağmen devam eden ısrarcı maymunlar ise diğer maymunlar tarafından dövülmeye başlanmış.
Bu noktada su kapatılıp maymunlardan herhangi bir tanesi kafesten dışarı alınmış ve yerine yaşananlardan habersiz yeni bir maymun kafese konmuş. Kafese yeni konan maymunun ilk yaptığı iş ise, doğal olarak, yukarıdan iple sarkıtılan muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olmuş. Fakat diğer dört maymun buna izin vermemişler ve yeni gelen maymunu bir güzel de dövmüşler. Zavallı maymun neden dayak yediğini bilmeden, ipten sarkan muzlara bakarak iç geçirmiş.
Bir sonraki aşamada eski maymunlardan herhangi bir tanesi daha kafesten alınmış ve yerine yine kafeste yaşananlardan habersiz başka yeni bir maymun konmuş. Bu yeni gelen maymun da ipten sarkan muzları görünce merdivene yaptığı ilk atakta diğerleri tarafından derhal durdurulmuş ve devam eden ısrarcı tavrından dolayı da dayak yemiş. Üstelik ikinci gelen yeni maymunu en şiddetli ve istekli döven ise kafese yeni gelen ilk maymun olmuş.
Eski maymunlardan sırasıyla üçüncü, dördüncü ve beşincisi de yeni maymunlarla değiştirilmiş. Her yeni gelen maymun dayaktan nasibini almış. En sonunda tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde yeni gelen beş maymundan hiçbiri, artık merdivene çıkıp muzları almak için hamle yapmamışlar.
Nedenini tahmin etmişsinizdir. Çünkü, bu kafeste işler böyle gelmiş ve maalesef ki böyle gidecektir…