Günlük hayatımızda kendimizi gidişata kaptırıp üzerinde düşünmeden, emek vermeden, kolayına kaçarak konuşmalarımıza ve davranışlarımıza yön veriyoruz. Aslında zamanınızı “ne” ile geçirirseniz “o“sunuz. Kiminle geçiriyorsanız, “o yönde” gelişiyorsunuz. Konuşmalarınız, kelimeleriniz, değer yargılarınız zamanla hep bu eksende gelişiyor.
Hector Garcia ve Francesc Miralles’in yazdığı “İkigai Uygulama Rehberi” adlı kitapta yer alan benzeri konudaki bir anekdotu paylaşayım.
Sokrates’in üç filtre testi

Bir öğrencisi çok huzursuz bir şekilde Sokrates’in evine gider ve ona şöyle der: “Ustam, size kötülük eden bir arkadaşınız hakkında konuşmak istiyorum.”
Sokrates derhal sözünü keser. “Durun bakalım! Bunu bana söylemeden önce üç filtre testinden geçirdiniz mi?”
Sokrates’in ne dediğini anlamayın öğrencisi “Üç filtre testi mi?” diye sorar.
“Evet, tabii. İlk filtre gerçeklik filtresidir. Bana söylemek istediğiniz şeyin her şartta doğru olduğunu teyit ettiniz mi?”
“Şey, hayır… Komşular konuşurken duymuştum”
“En azından ikinci filtreden, yani iyilik filtresinden geçirdiniz mi? Bana ileteceğiniz mesaj en azından iyi mi?”
“Hayır, hatta tam tersi”
“Demek öyle” diye cevaplar Sokrates. “Peki, o halde üçüncü filtreye geçelim. Bana söyleyeceğiniz bilgi işe yarar bir bilgi mi?
“Dürüst olmam gerekirse, hayır işe yaramaz.”
“Bu durumda,” diyerek sonuca varır bilge adam, “bana söyleyeceğiniz şey ne doğru, ne iyi, ne de işe yarar. En iyisi unutmak.”
Sokrates’in üç filtresine göre, kişi üzerinde duygusal bir etki bırakacak şeyler söylemeden önce bunun doğruluğunu, iyiliğini ve işe yararlığını test etmek gerekir.