İnsanlar bazen / çoğu zaman ellerinde yeterli bilgi olmadan, karşılaştıkları olaylar ve kişiler hakkında kolayca peşin yargıya varıyorlar. Derhal, o konunun uzmanı gibi, kendilerinden emin bir şekilde fikir beyan ediveriyorlar. Belki de ben bu konuda seçiciyimdir, bilemiyorum ama sık da karşılaşıyorum ve bahse konu olay veya kişi için haksızlık ediliyormuş gibi geliyor bana.
Bu arada “bazen” mi yazayım , “çoğu zaman” mı yazayım kararsız kaldım. “Bazen” desem daha sık karşılaşıyorum, “çoğu zaman” desem insanlara haksızlık ediyormuşum gibi geliyor. İyisi mi ben yazayım siz kendi pencerenizden gördüğünüzü seçin.
Örneğin birisi mesleği hakkında sadece teorik bilgisine güvenerek iş hakkında bir meselede uzmanca konuşabiliyor. Halbuki işi etkileyen nice unsur var. Uzmanlık bilgisi gereksinimi var, işe karışan ast-üst meseleleri var, patron-çalışan bağı var, sosyolojik-kültürel bağlantılar var, dünyadaki yeni veya ileri uygulamalar var, bilimdeki gelişmeler var, her birinin arasında ayrı bir korelasyon var, var oğlu var. Ama insanların büyük bir çoğunluğu öyle bir kendinden emin konuşuyor ki, sanırsın konunun uzmanı.
Bu konuyu “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” şeklinde özetleyeceğim ve buna uyan güzel bir anekdotu paylaşacağım.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz

Eski zamanın birinde adamın biri, bir köy düğününe giderken yolu bilmediği bir başka köyden geçer. Soru soracak birilerini ararken köy meydanındaki kahve gözüne ilişir. Orada kendisine yardımcı olacak insanlar olduğunu görür. Sandalyede oturan ve masada oyun oynayan arkadaşlarını izleyen yaşlı bir adama yanaşır. “Şu şu köye gitmek istiyorum, kayboldum galiba, hangi yöne gitmeliyim?” der. Yaşlı adam konuşmadan, eliyle bir yön gösterir adama. Bunun üzerine “Peki ne kadar zamanda giderim?” diye sorar. Yaşlı adam da “Bilmem” der.
Yaşlı adama soru soran adam umduğu şekilde bir yanıt alamayınca, “Kaç yaşında adam, daha yan köye ne kadar zamanda gidileceğini bilmiyor” diye geçirir içinden ve ters bir yüz ifadesiyle “Eyvallah” der ve söylene söylene yola koyulur.
Tam kısa bir mesafe kateder ki yaşlı adam arkasından bağırır: “Bir saate gidersin evlat” der. Soru soran adam hızlıca döner, “Biraz önce sorduğumda neden bilmediğini söyledin bana?” diye çıkışır. Yaşlı adam gayet sakin bir şekilde cevap verir: “Nasıl yürüdüğünü bilmiyordum ki!”